11 Aralık 2010 Cumartesi

DREAM HOME (2010)

İnsan ırkının memeli değil de böcek kökenli olduğu paranoyası yaratan Hong-Kong şehrinden bir karabasan. 60 metre karelik, avuç içi kadar deniz manzarası olan evlerin 7 milyon Hong-Kong dolarına satıldığı, fakirlik ve yer yokluğu yüzünden insanların artık varlıklarını sürdüremediği, sürdürseler de kafayı yedikleri bu kabus şehirde geçiyor öykü. Bir bankanın müşteri hizmetleri bölümünde çalışan ve bütün gün telefonda müşterilere kredi kakalamaya çalışan Sheung, bazı çocukluk travmaları nedeni ile de bir ev satın almayı saplantı haline getirmiştir. Etrafı sisli, silme kare, şehir çekimlerinde maket bir şehir gibi gözüken Hong-Kong'ta, derin bir yanlızlık ve yabancılaşma içinde, minik maket bir insan figürü gibi çaresizce koşturur durur. Erkek arkadaşı da pisliğin tekidir, giderek şehirdeki bütün kocaların pislik herifler olduğunu anlarız. Herkes birbirine madik atmaktadır. Şehri ise emlakçılar ele geçirmiştir. Sheung büyük bir borcun altına girip kafayı taktığı evi almaya çalışır ama parası yetmez. Giderek balata sıyıran Sheung bu yolda astım hastası babasını öldürüp sigorta parasının üstüne yatmayı bile göze alır. Gittikçe donuk bir cinnete doğru sürüklenen Sheung sonunda evi satmaktan vaz geçen mal sahibini ikna edebilmek için 11 tane birbirinden grotesk cinayet işleyecektir bir gecede. Haneke'nin, Hong-Kong işi abartılı bir ardılı gibi gördüğüm yönetmen Ho-Cheung-Pong son minvalde oldukça garip ve tedirgin edici bir işe imza çakmayı başarmış sayılır. Sheung sonuçta korkunç bir katildi; ama çalışma arkadaşlarından birinin söylediğini de unutmamak lazım. "Burada kredi satarak insanların hayatlarını mahvediyoruz." Sanki herkes katildi bir anlamda Hong-Kong'ta... yaşamak için öldüren katiller. B serial' in yerse gerçekliğine ve abartılı drama anlayışına iltimas geçerseniz, ilginç bir senaryo kurgusu ve insan hakkında bazı irkiltici soruları olan bu tuhaf filmi belki de sevebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder