3 Aralık 2010 Cuma

BOMBON: EL PERRO (2004)

Bir de böyle filmler var. Sade mücevherler. Söyleyecek sözleri ile baştan gelmiş filmler. Böylelikle fazla şüphe etmeye gerek kalmıyor. Bizi esaslı bir yolculuğa çıkarıyorlar. Juan Villegas amcanın peşine düştük. O güzel yanlız insanın. Juan amca, siz de kabul edersiniz ki bir melekti. İnsanlığın dışladığı bir güzellik; ama ona oldukça sert bir varlık sahip çıktı sonunda. Bir Arjantin Dogo'su. Soğuk, robot gözlü, albino beyazı, çiğ et ağızlı bir canavar. Domuz boğan. Film boyunca Juan amcanın başına bir şey mi gelecek acaba? Lütfen gelmesin diye endişelenip durmadık mı? Sonsuz tampaların yolcusu Juan amcanın başına artık bir şey gelmeyecek. Zaten niyeti de çok temizdi, o uzak otobanda durup, arabası bozulan kıza yardım etmese, Bombon'la tanışamayacaktı. Birlikte, salt  insan sevgisi bağnazlığının ötesine geçip, varlıksı bir paylaşmayla, esen kaderlerine uzadılar sonuçta çok sevdiğim finalinde filmin. İkisi de çok alçakgönüllüydü çünkü, bunu hak etmişlerdi. Böyle bir öyküyü anlatabilmekte ancak Carlos Sorin gibi görmüş geçirmiş birine düşer sanırım. 1944 doğumlu. Eh kolay değil neler görmüş geçirmiştir usta vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder