22 Ekim 2010 Cuma
ŞATO DÖ KÖPEKÖLDÜREN
Çakal ekibi olarak, Ramada otelin alt katındaki kazık restorandayız. Ben zaten tesadüfen katıldım o elit grubun arasına. Asansörde rastlaştığım ve senarist olduğum için hadi o da gelsin dediler ayıp olmasın diye gibiydi nerdeyse. Senaristler biraz kompleksli olur. Her neyse sonuç olarak restorana kapağı atmayı başardım. Masada kimler yoktu ki, Erkan Can, İsmail Hacıoğlu, Vildan Atasever, Sertaç Ortaç, Ben! Erhan Kozan, hatta yapımcımız ve cin fikirli editörümüz bile bir ara uğradı. Yani Hollywood'un kıskanacağı bir masa sizin anlayacağınız. Herkes Valenesiya mı Kobe bifteği mi pek anlayamadığım öyle bir şeyler sipariş etti, Ben çok asil (!) olduğum için tabiii hiçbir şey söylemedim, bir Batman edasıyla sadece beyaz şarap ısmarladım. Derken şef geldi ve o da bir beyaz şarap ikram etti. İşin içinde kibar bir teklif vardı; olağanüstü nadir bir şarap içer miyiz diye öneriyordu şef masaya, abinin önerdiği şarabın şişesi 2600 dolardı. Gerçek bu. 47. Antalya Altın Portakal Film Festivalindeyiz ve herifler bize 2600 dolarlık şarap geçirmeye çalışıyordu. Yersen yani. . Bizi ne sanıyorlarsa? Bu arada Erkan Can Hasan Sabbah'tan filan bahsediyor, İyice kafam karıştı. Şef şu 2600 dolarlık şaraptan bir kuple hediye getirdi bir kadehte. İlk önce İsmail'e verdi tadına baksın diye İsmail içti, kendisi bir taraftan da "Akın" olduğu için, ne yazar. Umursamadan yanındakine uzattı kadehi, herkes aynı kadehten sırayla içti şu müthiş şaraptan ve hiçbir şey anlamadı; elbette ben de anlamadım; çünkü biz ÇAKAL ekibiydik şaraptan filan anlamayız. Bizim için en iyi şarap Şato dö Köpeköldüren'de olabilir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Bizim ülkede insanları bunu hep yapar. Gereksiz yere pahalı bir sürü şey var.
YanıtlaSilSelamlar, sevgiler