3 Aralık 2010 Cuma

MY SON MY SON WHAT HAVE YE DONE?

Bir önceki filmi Kötü Teğmen'i sevmiştim Herzog'un. Bizim Nosferatu bir yerlerden taze kan bulmuş herhalde demiştim kendi kendime; ama bu film için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Herzog, raftingçi arkadaşları ile Peru'ya giden, bütün arkadaşları boğulup bir tek kendisi sağ kalınca, eve dönüşte, kafayı sıyıran Brad'in gerçek öyküsünü anlatıyor. Anlatıyor ama fon edindiği gerçekliğin kabından taşan grotesk bir dille ve öyle groteskleştirilmiş kahramanlarla anlatıyor ki, öznel bir monologa dönüşüyor film. Parayı bastıranın niye David Lynch olduğunu kolaylıkla anlayacağınız, seyirciyle iletişimin koptuğu, ereksiz, anlamsız sahneler var filmde. Elbette bunlar Brad'in insan bilişselliğinden nasıl da ayrıksılaştığını, bir anlamda nasıl sürgün edildiğinin imgesini yaratmak için yerleştirilmiş filme; ama Bug'ta da rolünün hakkını veren, tedirgin edici oyuncu Michael Shannon'un tüm çabasına rağmen yerine oturmuyor bu ayrıksı parçalar. Bir türlü Brad'i deliliğe iten asıl güdümün ne olduğunu kavrayamıyoruz. Üstelik Willem Dafoe'nun polis rolünde harcandığını da söylemeden geçemeyeceğim. Her hangi bir oyuncu oynayabilirdi o rolü. Böylelikle bir dahaki sefere diyoruz Herzog amca. 

Not: Udo Kier'de bir fenomen gerçekten. Pars Kiraz Operasyonu'nda gördüm adını. Sadece rollerinde değil, bir oyuncu olarak da gizemli kendisi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder