29 Aralık 2010 Çarşamba

ÇAKAL (2010)

en az benim kadar kötüsünüz...
Ezelden beri güvenlikli alanlarına tüneyip oradan öten, hayatın acımasız yüzüyle karşılaşmamış, zaten karşılaşacak potkası da olmayan, Akın'la kafa kafaya gelse korkudan altına sıçacak, aileden nezih, kültürden steril, bilmiş muhallebi çocukları sevmedi filmimizi. Kırolar da sevmediler. Nezihgiller küfürlü, kıro konfederasyonu ise Kurtlar Vadisi olmadığı için beğenmedi. Sanki Kurtlar vadisi zehirin ta kendisi değilmiş, bu çocukların bilinç altlarına anlamsız, şiddet dolu imgeler yerleştirmiyormuş gibi. Çakal gibi bir filmi elbette küfürsüz yapamazdık. Seyreltilmiş bir örneğini düşünsenize? Muhafazakar zihinlerin sindirebileceği light bir serum! Yok biz öyle bir öykü anlatmak istemedik. Öyle insanlar da değiliz bir; iki: zaten kimseyi yağlamak için yapmadık bu filmi. Gerçekten toplumsal olarak alt katmanda geçen acı bir tanıklık yaratmaya çalıştık kendimizce. Kısmen başardık gibi geliyor bana ve filmi sevenler var, bize yeter. Duyarlı insanlar olduğunu biliyoruz. 

O kadar çok seyrettim ki artık benim yapacağım yorum gerçeklik taşımaz; ama kendim yazmama rağmen hala sevdiğim şeyler görüyorum filmde: İdris, "Böyle gidersen yükselirsin (mafyada)" dediğinde, bizim Çakal'ın çok ta sikimdeydi diye yanıtlaması hala hoşuma gidiyor mesela. Ayrıca Sungu Çapan'ın film hakkında olumlu bir eleştiri yazması da beni çok mutlu etti. Yıllar önce bir otelin arka odalarında sürünürken, Sungu Çapan'ın yazılarını okur, (çok severim ustanın solak tarzını) ulan bir gün, bir film çekeceğiz ve bizim hakkımızda da yazacak diye hayaller kurardım. Harbiden. İşte gerçek oldu. Oysa Gümüşsuyunda, bir bodrum katında beş kuruşsuz başlamıştık bu işe. Elimizde senaryodan başka hiçbir şey yoktu ve Erhan'la ortak alaylı (oldukça alaylı) bir geçmişi paylaştığımızdan bu filmin bizim için önemini anlamak zor olur. Ha, Akın olsa kafadan anlar o başka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder