23 Ekim 2010 Cumartesi

THE ROAD

Geçen yılkı Oscar jürisinin ve daimi Oscar jürilerinin dallamalığını gösteren kanıt filmdir bence. Oscar için yarışacak filmlerin arasına bile almadılar The Road'u. Oysa ki bırakın dünyanın sonunu anlatan, son derece yalın, çarpıcı bir film olmasını, bırakın o devrilen ağaçların yarattığı dehşeti; filmin bende asıl dehşet yaratan tarafı, insanların içindeki insanlığın ölmüş / ölüyor olmasıydı. Elbette dünyanın sonu başlı başına etkili bir imge olduğu için çok tüketilmiş bir trüktür; ama hep insanlık paçayı kurtarır bir yol bulur o tip filmlerde. Hep öyle olmuştur. Fakat The Road'ta durum çok vahimdi, en etkili distopik filmlerden biriydi seyrettiğim. Direk insanın ve insanlığın ölüşünü konu almıştı. yaşayan belki de tek şey varrdı: Çocuk! Babasının hırpaladığı o sefil durumdaki zenci için hala göz yaşı dökebilen o çocuk; ama maalesef o da ölüyordu. Hatta (onca olandan sonra) filmin sonunu umut verici bağlamak için cılız bir çaba vardı. Ne yalan söyliyeyim bu beni daha çok hüzünlendirdi.


Not: Viggo Mortensen'de Yüzüklerin Efendisi'ndeki o gizemli, dam budalası, Jüneyt yorumundan sonra tam ümidi kesmişken, Şark Vaadleri'nde gözümde o aptal elbiseyi sıyırıp attı ve harika bir oyuncuya dönüştü. Good'u atlattıktan sonra, The Road'la da devam ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder